Açık ekonomi özelliği, enflasyon görünümü, döviz kuru oynaklığı, cari açık ve döviz kurundaki değişikliklerin yönü ve büyüklüğü gibi faktörler, gelişmekte olan ülkelerde döviz kuru geçişkenliğini etkileyebiliyor. Ayrıca, alt gruplar itibarıyla fiyat endekslerinde kur geçişkenliğinin boyutu farklılaşabiliyor.[1] Mesela, kur geçişkenliği, hizmetler sektöründe, dış ticarete konu olmayan mallar veya ithal ara malı kullanımı göreli olarak daha az olan ürünlerin fiyatlarında diğerlerine göre daha düşük olabiliyor. Auer ve Mehrotra (2014) çalışmasında Asya-Pasifik ülkelerinde döviz kurundaki değer kaybının üretici fiyatları üzerindeki etkisinin ithal girdi kullanımına göre farklılaştığının gösterilmesini bir örnek olarak verebiliriz. Bu nedenle, geçişkenlik etkilerine genel fiyat endeksleri üzerinden bakmanın, detaylarda yer alan önemli bilgilerin arka planda kalmasına neden olabileceğine dikkat edilmeli.
Peki, ithalat fiyatlarındaki değişiklikler nihai fiyatları nasıl etkiliyor? Bunun iki yolu var. Doğrudan olarak adlandırdığımız birinci yol, tüketim sepetinde yer alan ithal nihai tüketim malları üzerinden. Burada, ithalat fiyatındaki artışın ürün fiyatına birebir yansıması beklenir. Dolaylı olan ikinci yol ise ülke içinde üretilen ürünlerin üretim aşamasında ithal girdi kullanımı nedeniyle oluşan maliyet üzerinden. Burada da, ithalat fiyatındaki artışın ithal girdinin toplam üretim maliyet içindeki payı oranında fiyatlara yansıması beklenir. Ancak, ithalat fiyatı değişimi kaynaklı gerçekleşen fiyat değişim oranları piyasa koşulları, rekabet ortamı gibi faktörler nedeniyle beklenenden daha farklı olabilir ve ülkeden ülkeye değişebilir. Örnek olarak, Ahn ve diğerleri (2016) çalışmasında, ithal girdi fiyatlarındaki şokların üretici fiyatlarına yansıması, Kore’de ithal girdinin maliyet içindeki payına göre daha düşük bir oranda; Avrupa ülkelerinde ise ithal girdinin maliyet içindeki payı ile aynı oranda olduğu gösteriliyor.
Çalışmanın Konusu
2017 yılı itibarıyla Türkiye’de ithal edilen malların yaklaşık yüzde 73’ünü ara malları, yaklaşık yüzde 12’sini ise tüketim malları oluşturuyor. Tarihsel olarak da benzer bir dağılım olduğunu Grafik 1’den rahatlıkla görebiliyoruz. Bu görünüm, ithalat fiyatlarının Türkiye’de fiyatları daha çok maliyet kanalı üzerinden etkilemesinin daha muhtemel olduğunu düşündürüyor. Üretici fiyatları ile ithalat fiyatlarının değişim oranlarındaki görsel ilişki de bu düşünceyi doğruluyor (Grafik 2).
Çalışmamızda ithal girdi fiyat artışlarının Türkiye’de farklı imalat sanayi sektörleri itibarıyla yurt içi üretici fiyatlarına etkilerini tahmin ediyoruz. Bunu yaparken de, girdi fiyat artışının iki belirleyicisi olan dolar cinsinden ithalat fiyatları ile ABD doları/TL kurunu analize ayrı değişkenler olarak dâhil ediyoruz. Çünkü Yüncüler (2011), Kara ve Öğünç (2012), Özmen ve Topaloğlu (2017) çalışmalarında da gösterildiği gibi ithalat fiyatları ve döviz kurunun fiyatlara geçişkenlik dereceleri ve geçişkenlik hızları birbirinden farklı olabiliyor ve söz konusu etkilerin ayrıştırılması bilgi içeriğini zenginleştiriyor. Son olarak, tahmin ettiğimiz geçişkenlik katsayılarını sektörlerin ithal girdi kullanım yoğunluğu ile karşılaştırarak ithalat fiyatı ve döviz kuru şoklarının maliyet içindeki payları ölçüsünde fiyatlara yansıyıp yansımadığını değerlendiriyoruz.
Çalışmanın Yöntemi
Geçişkenlik etkilerini ampirik olarak tahmin etmek için Vektör Oto Regresyon (VAR) yöntemi kullanıyoruz. Modelimizde ABD doları cinsinden ithal girdi fiyat endeksi, ABD doları/TL döviz kuru, çıktı açığı ve yurt içi üretici fiyat endeksi değişkenleri bulunuyor. Modeli, Ocak 2010 – Aralık 2017 döneminde aylık frekanstaki verilerle her bir sektör için ayrı ayrı tahmin ediyoruz.
Bulgular
Elde ettiğimiz tahmin sonuçlarına göre uzun dönem ithalat fiyatı ve döviz kuru geçişkenlik katsayıları sanayi sektörleri arasında önemli farklılıklar gösteriyor. İthalat fiyatı geçişkenlik katsayısı yüzde 70’e kadar ulaşabilirken; döviz kuru geçişkenliği yüzde 5 ila yüzde 107 arasında değer alıyor. Her iki geçişkenlik katsayısının en yüksek olduğu sektör, kok kömürü ve rafine edilmiş petrol ürünleri imalatı. Bu sektör, aynı zamanda ithal girdi kullanımının da en yüksek olduğu sektör.
İthalat fiyatı ve döviz kuru geçişkenliğinin sektörler arasındaki farklılaşma derecesi ile sektörlerin ithal girdi yoğunluğu arasında pozitif bir ilişki olduğu görülüyor (Grafik 3). Yalnızca maliyet kanalını dikkate alsak, döviz kuru ve ABD doları cinsinden ithal girdi fiyatları geçişkenliklerinin ithal girdinin toplam maliyet içindeki payları düzeyinde olmasını bekleriz. Sonuçları incelediğimizde, ithalat fiyat geçişkenliği ile ithal girdi kullanım oranı arasında söz konusu birebir ilişkinin var olduğunu görebiliyoruz. Ancak, döviz kuru geçişkenliği ithal girdi kullanım oranından daha yüksek çıkıyor.
Grafik 3’ün bize gösterdiği bir diğer husus, sektörlerin büyük çoğunluğunda döviz kuru geçişkenliğinin ithalat fiyatı geçişkenliğine kıyasla daha yüksek olduğu. Bunun bir nedeni, üretim maliyeti haricinde, yabancı para cinsinden borçluluk ve yatırım maliyeti gibi fiyatlamayı ve firma bilançosunu etkileyebilecek başka unsurların varlığı olabilir. Ayrıca, şokların sürekliliği ve oynaklığının maliyet şoklarının fiyatlara geçişkenliğini belirleyen önemli bir unsur olduğu biliniyor (Taylor, 2000). Ele aldığımız dönemde, emtia fiyatları 2008 krizi öncesindeki döneme kıyasla daha ılımlı bir seyir izlerken; özellikle küresel para politikalarına ilişkin belirsizliklerin artması ve ABD merkez bankasının varlık alımlarını azaltmaya başlayabileceğinin sinyalini verdiği Mayıs 2013 sonrasında Türk lirasında gözlenen istikrarlı değer kayıpları, döviz kuru geçişkenliğinin ithalat fiyat geçişkenliğine kıyasla daha yüksek olmasının bir diğer nedeni sayılabilir. Son olarak, sektörlerin içinde bulunduğu rekabet ortamı ve buna bağlı değişebilen kar marjları da bu ilişkiyi etkilemiş olabilir. Özetleyecek olursak, bulgular, döviz kurunun enflasyon üzerinde maliyet yönlü etkilerinin ötesinde beklenti, finansman şekli, piyasa yapısı, vb. kanallarla da etkili olabileceğine işaret etmektedir.
Sonuç
Sonuç olarak, bu çalışmada, ithal girdi kullanımı arttıkça yurt içi üretici fiyatlarının dışsal şoklara maruz kalma derecesinin arttığını göstermiş oluyoruz. Girdi-çıktı tabloları aracılığıyla yapılan hesaplar, Türkiye’de imalat sanayisinde ithal girdi kullanımının yıllar içerisinde arttığını gösteriyor. Bu durum, aynı zamanda döviz kuru ve ithalat fiyatları kaynaklı maliyet şoklarının zaman içinde daha fazla hissedildiğine işaret ediyor. Ekonomide ithal girdi oranını azaltmaya yönelik politikaların hayata geçirilmesi, yapısal cari açığın düşürülmesinin yanı sıra enflasyonla mücadelede para politikasının etkinliğini artırmak ve manevra alanını genişletmek açısından da kritik önem taşıyor.
[1] Bakınız Mihaljek ve Klau (2008).
Kaynakça
Ahn, J., Park, C. G. ve Park, C. (2016). Pass-through of imported input prices to domestic producer prices: evidence from sector-level data. The B.E. Journal of Macroeconomics, 17(2).
Auer, R. ve Mehrotra, A. (2014). Trade linkages and the globalisation of inflation in Asia and the Pacific. BIS Working Paper, April 2014.
Kara, H. ve Öğünç, F. (2012). Döviz kuru ve ithalat fiyatlarının yurt içi fiyatlara etkisi. İktisat İşletme ve Finans, 27(317), 09-28.
Mihaljek, D. & Klau, M. (2008). Exchange rate pass-through in emerging market economies: what has changed and why? BIS Papers No:35.
Özmen, M. U. ve Topaloğlu, M. (2017). Disaggregated evidence for exchange rate and import price pass-through in the light of identification issues, aggregation bias and heterogeneity, TCMB Çalışma Tebliği Serisi, No. 17/08.
Taylor, J. B. (2000). Low inflation, pass-through, and the pricing power of firms. European Economic Review, 44(7), 1389-1408.
Yüncüler, Ç. (2011). Pass-through of external factors into price indicators in Turkey. Central Bank Review, 11(2), 71-84.